9 Aralık 2018

Selam. Şu an saat çok geç, bir sunum izledim, şimdi uyumak üzereyim zaten fakat verimli bir hafta sonu geçirdiğimi fark edince bir şeyler yazıp bunu kaydetmek istedim. Arada okursam belki tekrar aynısını yapmak için motivasyonum olur diye.

Bugün Pazar, sabah dersim var. Perşembe ve Cuma da dahil olmak üzere uzun bir hafta sonunu geride bıraktım. Neredeyse hiç evden çıkmadım, bu akşam hariç, bu akşam ev arkadaşım Chini ile evde sıkıldığımız için tapas yemeye gittik.

Dün ve bugün sabah benim için verimliydi çünkü yapmayı özlediğim şeylerden birini yaptım; konferans dinledim. Dün, bu sene Nobel Kimya ödülünü alan bilim insanlarından biri olan Frances Arnold’un bir kongredeki sunum videosuna denk geldim ve defterimi açıp izlemeye başladım; genel olarak çalıştığı alanı anlatan, birkaç örnekle özetleyen güzel bir konuşmaydı.

Ayrıca şunu fark ettim, çok aşırı yaşlı değil, çok alımlı, çok güzel, çok bakımlı, konuşmayı bilen, kendini harika ifade eden ve çok önemli bir çalışma ile Nobel ödülü alan bir kadın kendisi. Konuşması ilerledikçe konu beni daha çok kendine çekti çünkü söylediği şeyleri ben burada bir dersimde alıyorum, kendisi zaten finalde neden “Protein Mühendisi” olmaya yöneldiğini anlatınca kendisinin kendi tabiri ile Protein Mühendisi olduğunu fark ettim, ben de Protein Mühendisliği dersi alıyorum ve ders konularımda enzimlerin yönlendirilmesi var. Bu nedenle konuşması ve genel olarak çalışmaları çok ilgimi çekti. Konuşma başlığı da “New Enzymes by Evolution”, ilgililere. Tam 3 sayfa not tutmuşum, utanmasam tüm konuşmayı yazacakmışım. :’)

Sonra kendisinin makalelerine daldım. Sonra da Betül Hoca’nın makalelerine daldım. Okumaya başladığım bir tanesini yarın bitirmeyi planlıyorum. Biraz uzun.

My ilk grup project ve sunum

Çarşamba günü Protein Mühendisliği dersinin proje teslimi var, sunum yapacağız ve hazırladığımız derlemeyi teslim edeceğiz. Bunun için bir çalışma-makale seçtik ve onu derste işlediklerimizle birleştirerek yeniden derledik. Benim için çok farklı ve zor bir deneyim oldu, daha önce böyle bir şey yapmamıştım. Makaleyi en küçük detaylarına kadar anlamak, sebep-sonuç ilişkisini kurmak, anlamadığımız yeri anlamak için ayrı 325445 tane makale okumak ve sonuç olarak daha duru, anlaşılır, lisans düzeyinde bir derleme çıkarmak cidden çok zor. Fakat muhteşem proje grubumla bunu başardık.

Geçtiğimiz hafta 3 okul günü öğleden sonra akşama kadar makale üzerinde çalıştık ve bu 4 günlük tatilde de temize çektik. Ben giriş, özet ve sonuç kısmını yazdım. Kızlar da ders notlarını makale verileri ile birleştirdi çünkü ders notları İspanyolcaydı, orayı ben yapamazdım. Şimdi tek kalan şey sunumu hazırlamak, o da benim sorumluluğum çünkü kızlar benden daha çok yazdı derleme kısmında, bir de İspanyolca’ya çevirmekle ile uğraştılar. Derleme son halini alınca sunumu hazırlayacağım ve Çarşamba günü ilk İngilizce sunumumu yapacağım, aşırı stresliyim.

Online Astrobiyoloji Konferansı

Dün akşam ise ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsünde yüksek lisans yapan arkadaşım Serhat ile görüntülü konuşma yaparak sohbet ettik. Kendisi bu sene Astrobiyoloji Konferansı’nda sunum yaptı ve ben konferansa gidemediğim için onun konuşmasını dinleyememiştim. Ardından bana büyük bir jest yaparak konuşmasını ve çalışmalarını online olarak anlatabileceğini söylemişti ve dün gerçekten de yaptı.

Serhat ve danışmanı Mustafa Yücel, bu sene bir Fransız araştırma gemisi ile Atlantik seferine katılarak hidrotermal bacaların jeokimyası üzerine araştırma yaptılar. Şu anda da hala üzerine çalışıyorlar ve gerçekten inanılmaz ilginç bir konu, bunu Serhat’tan birebir dinleyince çok daha ilginç ve önemli bir araştırma olduğunu anladım. Ayrıca bu sohbet 2,5 saat sürdü ve sunum dışında da bana çok motivasyon kazandıran, moral veren bir sohbet oldu. Kendisi de Astrobiyoloji’ye çok ilgili ve yaptığı çalışmalar Astrobiyolojik araştırmalara yönelik diyebiliriz. Bu konuda sohbet edebileceğim biri olduğu için, Türkiye’de bu konuyu çalışan nadir insanlardan biri ile arkadaş olduğum için şanslı hissediyorum. Bana çok farklı bir bakış açısı kazandırdı ve konuşmamızdan sonra farklı makalelere ve araştırma programlarına daldım, bakalım sonuç ne olacak. 🙂

Kütüphaneden aldığım İspanyolca çizgi romanın teslim tarihi yarın olduğu için bu gece bunu bitirip uyuyacağım. Yarın dersim ve öğleden sonra kompütasyonel pratiğim var, hiç sevmiyorum çünkü en zor derslerimden birinin pratiği: İmmünoteknoloji.

Bu hafta sonu çok şey öğrendim, bunun boşa gitmemesi için devamını da getireceğim, her gün bir konferans dinlesem, bir makale okusam var ya ohooo. Bu tempo ve bu alt bilgi ile zor tabii de, imkansız değil.

10 Aralık

Heyo, nasılsınız?

Ben yine kesintisiz işlenen 4 dersten çıktım ve diğer dersi bekliyorum. O esnada Çarşamba günü yapacağımız sunum dosyasını hazırlıyordum sonra dedim ki NEDEN BLOG YAZMIYORUM?

Okul kütüphanesindeki bir masada bilgisayarım, çantam, kulaklığım duruyor onları çekmişim. fotoğraf siyah beyaz, ekranda blog sayfam açık.

Bakın yazıyorum, bu da kanıt.

4 günlük tatilden sonra full-time okul günü yine suratıma güzel bir çarptı. Sunumdan sonra rahatlayacağımı sanıyordum ama 18 Aralık’ta tam giderayak sınav var bir tane. Ona da girdim mi artık ilk periyodu kapatıp Norveç’e gitmeye hazırlanacağım. Çoook heyecanlıyım çok! Hala gerçekmiş gibi hissetmediğim için eminim ki uçağa bindiğimde, indiğimde, o soğuğu suratıma yediğimde daha çok heyecanlanacağım. Tatilde aktif olarak blog yazmaya devam edeceğim, çok gezemeyeceğim çünkü tatilden hemen sonra sınavlarım başlıyor ama yine de muhteşem bir tatil olacağından şüphem yok.

Bu arada Instagram hesabımda yaptığımız bir soru-cevapta, daha fazla video çekmem istendi. Ben de isterim ama telefonum, bilgisayarım uygun olmadığı için, kullandığım program donup durduğu için ve sonra da deneme sürümü dolduğu için -o kadar para veremem- istediğim gibi video paylaşamıyorum. Hatta hazırda bekleyen 2 ayrı videoyu düzenlemeyi bitiremediğim için paylaşamadım. (Biri Komagene’den Büyük Jest vlogu, diğeri ise Valencia vlogu). Norveç’e giderken de çekeceğim, umarım bunu paylaşabilirim.

Son dersler yine kompütasyonel derslerdi, dün söz etmiştim. Bugün o derslere girmemeyi o kadar çok istedim ki, arkadaşlarıma gidip “sizinle yapabilir miyim” demeyi hiç sevmiyorum çünkü isteksiz görünüyorlar ve işlerini zorlaştırıyorum, bir şeyleri bana açıklama ihtiyacı hissediyorlar, ben yokmuşum gibi çalışsalar ve ben köşede kendim bilmediğim şeyleri araştırsam da olur yeter ki sıkılmasınlar. Çünkü birilerine dahil olmazsam direkt 0 alıyorum ne yapacağımı bilmediğim için. Görmem, neye odaklanıldığını takip etmem gerekiyor. Neyse; dersten kaçmadım yine, şu ana kadar hiçbir dersten böyle korkarak kaçmadım (ilk labım hariç, onda labı bulamayınca direkt pes edip eve gelmiştim.) ve iyi geçti. Hoca yine her zamanki gibi sürpriz bir sınav kağıdı çıkardı bir yerden ve yine sınav olduk. Arkadaşımla birlikte yaptık yine, ama bu sefer ona yük olmamak için ona hiç soru sormadım hep kendim araştırdım. Onun yapamadığı soruları ben yaparak ona yardım ettim. Bir işe yaradım yani.

Okuldan yeni döndüm işte, yemek yaptıktan sonra direkt sunuma geçtim. Sunumla bir saat daha ilgilenip yürüyüşe çıkacağım. (Çünkü kola içtim…) Sunum sandığımdan güzel gidiyor bu arada.

11 Aralık

Dün ilk kez erken uyudum ve bugün ilk kez zorlanmadan erken uyandım (hatta gerekenden bir saat erken) ama bir işe yaramadı çünkü okula gitmemeye karar verdim. Bir güzel kahvaltı hazırladım, sunumun son provalarını yapıyorum.

Bugün gün içinde, Barselona’da geçirmeyi planladığım hafta için rezerve ettiğim odanın rezervasyonu iptal edilip parası geri verildi. Tüm gün başka seçenekler aradım ama fiyatlar çok yüksek. İptal için de çok sinirliyim ayrıca. Bir şekilde başka yer bulup bunu çözmeliyim.

Önümüzdeki hafta olacak sınava çalışmaya başlamam gerekiyor ama aptal aptal boş durup YouTube videoları izliyorum, gerginken tek yaptığım şey bu oluyor, bir de yemek yemek. Kendime çok kızıyorum böyle olunca. Bir de en son ortaokulda yaşadığım FanGirling olayını yaşıyorum, son bir haftadır Mika‘ya sardım, gerçekten 7. sınıftan beri kimsenin “Funny Moments” videolarını izlemiyordum ama bu illet yine üzerime bulaştı. Bu gece için hedefim bu tembelliği üzerimden atıp, sınava çalışmaya başlayıp, uyumadan önce de yarınki sunumun konusu olan makaleyi tekrar okumak ve son kez prova yapmak. Kendimi aşırı kaybolmuş hissediyorum ama sebebini de bilmiyorum, kokusu çıkar yakında.

Bu arada,

ya da neyse…

12 Aralık

Özlemek o kadar zor bir şeymiş ki… Elin kolun bağlı oturmak, tek kelime edememek, gelmeyeceğini bildiğin bir haberi beklemek, mucize istemek, yalnızlığı iliklerine kadar hissetmek.

Ben mi limitlerimi sınıyorum, limitlerim mi beni sınıyor, bu ağrı nasıl beslenir, beslenmezse ne olur, bilmiyorum.

“Ümidimiz muradına erecek, sabret.”

14 Aralık

Selam, bugün Cuma, saat 15:15.

Bugün biraz sunumumdan, biraz da dünden bahsedeceğim ve yazıyı yayınlayacağım. Çünkü bugün hep evdeyim ve ev arkadaşımla hamburger yapmak ve günün geri kalanında tamamen ders çalışmak dışında bir planım yok.

Sunumdan söz edemedim çünkü sunum sabahı, sunum günü ve sonrasında ruh halim bir şeyler paylaşabilecek gibi değildi.. Sunumla ve derslerle, okulla alakası yok üstelik. Bahsedebilmek, içimde terbiye etmeye çalıştığım fırtınalardan tüm detayları ile söz edebilmek isterdim fakat bunu yapmamak üzerine tembihlendim. Böyle de saçma sapan bir durum işte.

Sunum güzel geçti, konuşmaya  ilk İngilizce başladığımda sınıftakiler biraz gülüştü ama asıl kahkahalar benden sonraki arkadaşım direkt İspanyolca konuşmaya başlayınca koptu. Komikti aslında, konuşma öncesine çok-dilli bir sunum yapacağımızdan söz etmeliydik, sürprizli ve komik oldu. Son kısmı da ben sundum ve sunumu bitirdik. Hoca genel olarak sunum planımızı ve değişiklik yaratmamızı sevdi, sadece bir noktayı iyi açıklamadan atladığımızı söyledi ve o nokta üzerinden sorular sordu. Arkadaşlarım soruyu anlamadı pek çünkü hoca soruları İngilizce sordu, ben de yanıtlayabildiğim kadar yanıtladım ve yarı yarıya tatmin olmuş gibi görünüyordu. Çok heyecanlandım, sesim titredi ama rahat rahat İngilizce konuşabildiğim için mutlu oldum. Öyle işte. Sonra sunum biter bitmez eve geldim ve yorganımın altına girdim. Dersim olmasına rağmen, kalmamayı tercih ettim.

Dün

Dün (Perşembe günü) de okula gitmedim. Evdeydim tüm gün, ders çalıştım ve verimli olduğunu söyleyebilirim. Sonra Serhat ile tekrar görüntülü sohbet yaptık, çok iyi geldi. Bundan sonra bunu daha sık yapacağız fakat bir düzeni, konusu ve hazırlığı olacak. Bir sonraki toplantımızda ben kendisine Koç Üniversitesi’ndeki araştırmamın sunumunu yapacağım. Heyecanlıyım.

Akşam 22:30 gibi sınıf arkadaşlarım ile buluştuk. Sınıftan Monica, Miguel ve sınıfın benim gibi Erasmus öğrencisi olan Alex ile yemeğe gittik. Çok eğlenceli ve samimi bir grup bu üçlü, ve çok eğlendik, çok güldük. Çok seviyorum onları çünkü tanıştığımız ilk günden sonra ek bir efor sarf etmeye gerek kalmadan bana sıcak arkadaş ortamını yaşattılar.

Yemekten sonra bir şeyler içmeye ve bir oyun oynamaya gittik, Monica bu oyundan daha önce söz etmişti ama pek anlamadığım için sıkıcı olur sanmıştım. Oyun bir kart oyunuydu, bir kişi bir kart çekiyor ve kartta 3 tane soru oluyor. Bu sorular bilim-genel kültür değil de karşıdaki kişiyi daha iyi tanımaya yönelik sorular. Bizim “şişe çevirmece” oyununun kartlı ve soruları hazır olan versiyonu. İtiraf etmeliyim ki sorular cidden çık iyiydi ve onları çok daha iyi tanımamı sağladı. Ben de kendimle ilgili daha önce yanıtlamadığım soruları yanıtladım. Çok eğlenceli ve birleştiriciydi. Bu ekiple Cartagena’ya gezmeye gitmeyi düşünüyoruz ama Alex ikinci döneme kalmazsa biraz zor olabilir. Kendisi İtalyan, İtalya’dan geliyor ve sanırım ikinci dönem uzatması konusunda hala kafası karışık.

Gecenin sonunda Alex’in evi bulunduğumuz yere yakın olduğu için ilk o ayrıldı, sonra diğerleri beni eve bırakacaklarını söyledi. Hava çok soğuktu, ikisi de üşüyordu, eve gidebileceğimi söylememe rağmen ve biraz uzak olmasına rağmen geleceklerini söylediler. Ne kadar söylediysem de ikna edemedim, beni yalnız bırakmayacaklarını söylediler ve ne kadar düşünceli olduklarını bir kez daha anladım. Çok tatlılar gerçekten.

Önümüzdeki hafta 3 sınavım var, bu ilk dönemin son ders haftası olacak. Sonra Noel tatili başlıyor, tatilden sonrası ise sınav dönemi. Bu hafta sonu ve hafta içi sınavlara çalışacağım, çünkü bir yandan konuların bir kısmını bu hafta bitirmeyi ve Norveç’te tatil yaparken sürekli ders çalışmak zorunda kalmamayı istiyorum.

Umarım güzel bir hafta geçirirsiniz, ülkedeki karın tadını çıkartırsınız. Sınav haftası gelenlere başarılar.

Sokak hayvanlarını ve evsizleri unutmayın. Sizi seviyorum, görüşmek üzere.

Sevgiler.

Posted by Berfin Dağ

"Evren kadar atomdan oluşan ve evrende bir atom kadar olanım."

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir