Merhaba!

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.

Normalde yazmayı düşünmediğim bir yazıydı bu, üzerinden de aylar geçti fakat günlük hayatımda sık sık bu etkinliği ve 2 günü hatırlayıp bana kazandırdığı şeyleri düşünüyorum. O nedenle deneyimlerimi ve notlarımı paylaşmak istedim.

Boğaziçi Üniversitesi Bilim Kulübü ve Evrim Ağacı topluluğu 2-3 Aralık 2017 tarihinde Evrim Günlerinin 3.sünü düzenledi ve ben de hem Boğaziçi’ni görmek istediğim için hem 4 Aralık doğum günüm olduğu için -doğum günümü Afyon’da tek başıma geçirmeyi asla tercih etmezdim- hem de yurt dışında olduğu için çok sık göremediğim abimi Türkiye’ye gelmişken son bir gün de olsa görebilmek için bu etkinliği iple çekmiştim. Normalde çok fazla arkadaşım gelmeyecekti ama daha sonra bilim dostlarımla “Elit Bilimciler” grubumuzda muhabbeti geçince, herkes gelmeye karar verdi. Fakat kayıtlar kapanmıştı, kayıt yapmamış olanlar umutsuzluğa kapıldı ki ortaya bir süper kahraman gibi çıkan kişi (ben) etkinliği organize eden biriyle arkadaştı. (Burada süper kahraman arkadaşım oluyor ama pek önemli bir detay değil.)

Herkes kaydını yaptıktan sonra o tarihlerde Antakya’ya gitme planı olan Aylin uzaktan konuşmaları okuyup iç geçiriyordu. İstanbul’a gittiğim ilk günün akşamı FST’nin 1 Ocak’ta açılacak olan web sitesi için web developer Erhan Abimiz ile yemekteyken Aylin arayıp “İstanbul’a gelsem beni alır mısın?” dedi. Gülmekten konuşamıyordum, Aylin Antakya’ya gitmek için otogara gitmiş, Antakya’ya gitmekten vazgeçip İstanbul’a bilet almıştı. 😀 Herhalde alırız, dedim, ekibin neredeyse hepsi o akşam İstanbul’da toplanmıştı zaten. Herkes istemese bile birbirine denk geliyordu, benim o akşam İstiklal Caddesinde FST’den İrem ve Giray ile karşılaşmamdan sonra her şey normal gelmeye başlamıştı.

Ertesi sabah Aylin de İstanbul’a varınca ekibin İstanbulluları misafirleri otogarda, duraklarda karşılamaya ve bir araya getirmeye başladı. Ardından hepimiz Boğaziçi Üniversitesi’nde buluştuk. Hayatımda çok az yerden bu kadar çok etkilendim… Kampüse girer girmez boğaz manzarası sürekli sağınızda, sizi asla yalnız bırakmıyor. Yemyeşil kampüsün o meşhur çimlerinin boş laf olmadığını da binalara yaklaşınca anladım. Tabii ki frizbimi getirmiştim!

Konferans programı dolu doluydu, hocaların çoğunu tanıyorduk zaten ama benim için bu etkinliğin en güzel yanı çok güzel konuşmalar dinlemiş olmak değil, hocalarla kurduğumuz sohbetler ve harika bir arkadaş grubuyla çok eğlenceli iki gün geçirmekti.

Konuşmacılar arasında Tevfik Uyar ve Cem Say vardı, ki kendilerini çok severiz ekipçe, kendileri de bizi tanıyordu ve ilk karşılaştığımızda “Buraya da mı geldiniz, gittiğim her yerde sizi görüyorum!” dediler. 🙂

Beni çok mutlu eden bazı anlar yaşandı bu etkinlikte. Mesela, asansörü ve engelli merdiveni olmayan bir salonda gerçekleşen sunumlara tekerlekli sandalyesinden dolayı çıkma problemi yaşan Barış arkadaşımıza tüm ekip konuşma aralarında inip-çıkma konusunda yardım etti. Bir arada aşağıda birkaçımız Tevfik Hoca ile konuşurken Tevfik Hoca “Barış nerede?” diye sorunca bazı arkadaşlarımızla yukarıda kalmayı tercih ettiğini söylediğimizde “Yukarı çıkalım, onlar muhabbeti kaçırmasın.” dedi. Cem Hoca da aynı şekilde fotoğraf çekmek istediğimizi ama konuşma arasında salonda olacağımızı söylediğimizde bir arasını tamamen bizimle sohbet etmeye, fotoğraf çekmeye ayırdı. Konuşmalarında “Future Science Team ekibinden de arkadaşlar burada, nerede bilim olsa oraya koşuyorlar. Kendilerini çok seviyoruz.” dediler. Biz genelde bu tarz duygusal anlarda Aylin ile bakışırız. Bu sefer tek tek herkese baktım, herkes çok mutluydu. 🙂

Ben bir arada salona geçerken iki tane çok tatlı insanla tanıştım ve aylar geçtikten sonra çok yakın arkadaş olduk. Çok özür dileyerek tekrar itiraf edeceğim ki ikisini de (Beyza ve Elif) liseli sanmıştım ama aynı yaştaymışız ve aynı bölümü okuyormuşuz. Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi olduklarını söylediklerinde pek bozuntuya vermesem de şaşırmıştım çünkü nasıl böyle çocuklar gibi neşeli ve sevimli olabilirler?! Kendilerini daha yakından tanıyınca kalplerinin güzelliğine yordum bunu. Şimdi Future Science Team ekibinin en aktif üyeleri arasındalar ve başka etkinliklerde de bir araya geliyoruz. (Bu etkinliğin bana kazandırdığı en güzel insanlardansınız, bunu bilmenizi isterim!)

Etkinlik bittiğinde birkaç kişi Tevfik Hocaya, birkaç kişi ise Cem Hoca’ya soru sormaya gitmişti. Cem Hoca “Sizle uzun uzun konuşuruz.” diyerek önce diğer soru soranlarla konuştuktan sonra “Vaktiniz varsa çimlere geçelim.” dedi. Tevfik Hoca da diğer gruba “Sizle dışarıda sohbet edelim.” demiş ve en sonunda kendimizi Boğaziçi’nin çimlerinde ekipçe, Tevfik Uyar ve Cem Say ile sohbet ederken bulduk. Barış’ın annesi ve birkaç arkadaşımız da hepimize çay getirmişti. Bu ortamı planlasak bu kadar güzel şekilde oluşturamazdık herhalde, ama kendiliğinden oluşmuştu. Aynı zamanda Tevfik Hoca’nın arkadaşı Kübra Hoca da aramızdaydı ve biz kendisini çook seviyoruz. Ayrıca, biz sohbet ederken diğer konuşmacılar ve organizasyon ekibi yemeğe gitmişti. Tevfik Hoca ve Cem Hoca yemeğe gitmek yerine saatlerce bizimle oturdu. :’)

Boğaziçi’nden ayrılmak gerçekten çok zor oldu ama en yakın arkadaşlarımla harika iki gün geçirmek, yemeğimizi birlikte yemek (yemek önemli), muhabbet etmek, birlikte heyecanlanmak, birlikte birbirimiz için yorulmak, şehir dışından gelenleri ağırlamak, her konuda yardım edip harika bir şekilde ağırlamak çok değerli şeyler. Ben İstanbul’a biraz hakim olduğum ve abimde kaldığım için çok sorun yaşamasam da, ekip arkadaşlarım birbirlerine hem ulaşımda, hem konaklamada çok yardımcı olup harika vakit geçirdi. Ben çoğuna eşlik edemeyip abimle vakit geçirsem de onlarla bir arada olmaktan dolayı çok büyük mutluluk duyuyordum.

Etkinliğin ikinci günü, yani 3 Aralık günü akşamı İTÜ kampüsüne gitmeye karar verdik çünkü orayı da görmek, orada olan Gülbiriz ile buluşmak istiyorduk. Aynı zamanda Can ve Uğur arkadaşımız üniversite tercihlerinde İTÜ’ye öncelik vermek istiyordu ve bu nedenle ziyaret etmek istiyordu. Aramızda da İTÜ’de okuyan arkadaşlarımız vardı ve bu teklife hayır diyemedik.

İTÜ’ye gidince Yiğit, Can ve Uğur’u gezdirmeye gitti hızlıca. Sonra hep birlikte “Süper Ay” gözlemi yapıp Ay’ın muhteşem görüntüsü ile anı fotoğrafı çektik. Oturduğumuz yerde o kadar koyu bir muhabbet vardı ki saatlerin nasıl geçtiğini anlayamadık. Bir ara Berk, bana YGA’nın Arı Teknokent’teki ofisini gösterebileceğini söyledi ve Berk ile birlikte YGA ofisine gittik. Ofis muhteşemdi! O ara tabii YGA başvurumun sonucunu beklediğim için bu ortam beni iki kat heyecanlandırmıştı. Fakat bu sene seçilmedim, olsun. :’) Duvarlarda çok güzel yazılar, tablolar ve notlar vardı. O çok güzel işlerin toplantılarının alındığı odaya girince çok farklı hissettim. “Belki bir gün ben de burada olurum.”

Aylin arayıp sinirli bir şekilde dönmemizi söylediğinde çok korktuk, bayağı nefes nefese kaldım dönerken. Döndüğümde ise bir doğum günü sürprizi ile karşılaştım. İnsan böyle mi çağırır ya?! Tabii çok mutlu olduğum ve duygulandığım için kızamazdım, o an kızmadım da.

Çok içten bir şekilde söylemeliyim ki, geçirdiğim en güzel doğum gününü o hafta sonu geçirdim. Harika insanlarla, harika ortamlarda harika muhabbetler ve öğretiler ile. Huzur, mutluluk, umut ve motivasyon vermişti bana. E tabii en sonunda da pasta! Artık 19 yaşındaydım, son “teen” yılıma da girdim. Yaşlandığıma üzüleceğim ama her yaşım beraberinde daha güzel şeyler getiriyor. Üzülmeyeyim şimdilik. Bakalım bu yaşımda neler olacak? 😀

Bu etkinlikten sonra tüm ekibin bağları güçlendi. Herkes birbirine daha yakın olduğu gibi çok büyük bir gönül bağı da oluştu. Tevfik Hoca ve Cem Hoca resmi olarak Future Science Team mentorleri oldu. Beyza ve Elif FST üyesi oldu. Ben Boğaziçi’ni görmüş ve hayran kalmış oldum. Bu da beni çok daha fazla çalışmaya itti ki eminim sadece beni değil diğer arkadaşlarıma da büyük motivasyon verdi.

Her şey çok, çok güzeldi. Bu insanlar ile aramızda kilometreler olması çok üzücü ama gönüllerin birbirine yakın olması da aksine çok güzel bir his. Sizi seviyorum gençler!

Doğum günümü yine yollarda geçirmiştim ama yine harika anılarla dönmüştüm.

“Güzel insanlar tanıyın, tanıdığınız insanları güzelleştirin.”

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sevgi, bilim ve muhabbetle kalın.

-19 Yaşındaki Ben.

Posted by Berfin Dağ

"Evren kadar atomdan oluşan ve evrende bir atom kadar olanım."

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir