Yağmur ve hep Yağmur, takk Norge.

Herkese merhaba! Size yine muhteşem bir yerden yazıyorum. Evet bildiniz; Brønnøysund, Norveç. Bugün 28 Aralık 2018. Yaklaşmakta olan final sınavlarıma çalışırken kafam iyice karışınca biraz mola verip bir şeyler yazmak istedim. Çok mayışmış bir haldeyim, yavru bir kedi gibi bir köşede battaniye altına kıvrılmış halde yazıyorum fakat bu halden şikayetçi değilim. Dışarıda yağmur var, bir haftadır süren yağmur yağışının son günü bu. Biraz mutluyum yağmur bittiği için, biraz da tadını çıkarmak istiyorum bu tatlı havanın. İspanya’da yağmur daha sert ve kaba yağıyor çünkü. Trafiği de korkunç hale getiriyor. Burada pencere dibinde iken yağmurun tatlı tatlı yağışını dinleyebiliyor, sokaktaki insanların ve arabaların da sakin gidiş-gelişlerini izleyebiliyorum. Saat öğlen 2, fakat hava çoktan karardı, gece gibi. Bu bile o kadar hoşuma gidiyor ki… 

28 Aralık 2018

Bugün bayağı bir geç uyandım çünkü gece nedense hiç uyuyamadım, uykulu olmama rağmen. Kaygılı ve yorgun hissettiğim bir hafta oldu, çünkü harika bir tatil geçiriyor olsam da sınavlar, beni bekleyen şeyler, sorumluluklarım ve çalışmam gereken ders notlarının düşüncesi peşimi bırakmıyor. Dün de geç saate kadar bowling oynamıştık zaten amcam ve yengemle. Bu bowling işinde çok tutarsız bir becerim var; ilk oynadığımda ilk 3 turda da herkesi yenerek birinci oldum fakat dün gece nasıl atacağımı bilmiyormuş gibi hep kötü atışlar yaparak hep sonuncu oldum. Bu sabah kahvaltıdan sonra duş alıp, ortalığı toplayıp, kafamı da toplayıp tekrar oynamak istediğimi söyledim ama yine kazanamadım. Resmen acemiyken daha iyi oynuyordum! Sinir bozucu…

Daha sinir bozucu olan şey hava durumunun tüm hafta için yağmur göstermesi. 

Yarın kuzenimin doğum günü, 9 yaşına giriyor. Yengemle kek ve pasta yaptık, ondan birçok farklı tatlı ve yemek tarifi öğrendim ve döndüğümde yapmayı düşünüyorum. Basit, bulunması zor olan ve pahalı olan malzemeler gerektirmeyen, her bir şeyini ayrı ayrı pişirmek gerekmeyen lezzetli yemeklerin hastasıyım. Bunun en yakın ve en lezzetli örneği fırında kremalı patates. İki gün önce yaptık ve efsaneydi! Genelde yan yemek olarak yapılır, ki biz de geyik etinin yanına yapmıştık ama döndüğümde bunu ana yemek olarak yaparım ben.

Geyik eti yenir mi hiç?

Burada en çok yenen ve en çok sevilen, ayrıca en geleneksel ve ünlü yiyeceklerden biri geyik eti. Çok fazla da geyik var tabii burada. Geyik etini ilk kez yiyecektim, amcam çok seveceğimi çünkü kendisinin bayılarak yediğini söyledi. Et henüz çiğken inceledim ve hiç yağ yoktu ette, resmen kocaman, kırmızı bir et yığını. Biraz kuru oluyor bu nedenle, fakat soslarla yeniyor. Yengem de bunun için özel bir sos yaptı amcam eti pişirirken. Denediğimde ilk fark ettiğim şey tadının ciğer tadına benzemesiydi. Çok az biraz ciğer tadını andırıyor fakat çok daha hafif bir tadı var. Bu nedenle ciğerden nefret eden ben bunu cidden severek yedim mesela. Sosla da çok iyi olmuştu, ayrıca sosa ek olarak üzerine reçel ekledik! Bu bana çok ama çok garip geldi ama çok da lezzetli oldu. Et kuru olduğu için bu tarz eklemeler onu çok harika bir yemeğe dönüştürüyor.

Bugün komşulardan biri kendi yaptığı bir kurabiyeyi gönderdi, Noel için hediye olarak hazırlamış bunu. O da ilk kez denediğim bir şeydi ve çok lezzetliydi. Yapan adam bu kurabiyeleri farklı boyutlarda halkalar şeklinde üst üste koyup Noel ağacı gibi süslemişti. Anladığım kadarıyla badem ezerek yapmış. Diyorum işte, insanların birbirine hediye olarak elleriyle yapıp hazırladıkları, süsledikleri şeyleri vermesi ne tatlı bir şey. Ben de bir şeyler hazırlayıp komşularıma göndermek istiyorum, heves ettim şimdi.

Bulutlar; gidin, gidin, gidin…

Yağmur yağmaya devam ederken balkonda bekledim. Fotoğraf bulanık çıktı ama olsun, gözlerim dolu iken böyle görüyordum zaten.

Buraya geldiğimden beri telefonuma indirdiğim mobil uygulama ile her gün gökyüzünde kuzey ışıklarını görme ihtimalimi kontrol ediyorum. Güneş fırtınalarının o gün o saatte ne kadar şiddetli olduğunu, auroraların nerede ne yoğunlukta görüldüğünü günün her saati kontrol ediyorum. Çünkü buraya gelirken beni en çok heyecanlandıran şey kuzey ışıklarını görme ihtimalimdi. Fakat içinde bulunduğum duruma bakarsak, geldiğim günden beri karlar eriyip yağmur yağmaya başladı. Tam 7 gündür gökyüzünde kapkara bulutlar geziniyor ve günler çok sert yağmur yağıyor. Ben de pencere kenarında bir mobil uygulamaya, bir gökyüzüne bakarak iç çekiyorum. Gerçekten büyük bir iç sıkıntısı hissediyorum bu günlerde, halsiz ve uyuşuk olma sebebim sevdiğim gibi kapalı havası olan, güneşi hiç görmeyen bir yerde olmam da olabilir ama ilk kez bulutların çekilmesini bu kadar çok istiyorum. Biraz görsem, gerçek olduklarına gözlerimle şahit olsam, o büyülü dansı seyrederek doğanın canlı şovuna seyirci olsam… 

Şu anda mobil uygulamanın gösterdiğine göre benim konumumda kuzey ışıklarının görülme ihtimali %47. Bu, buraya geldiğimden beri gördüğüm en yüksek ihtimal fakat gökyüzü hala kapalı ve yağmur yağıyor. Ciddi ciddi kalbim ağrıyor, içim sıkılıyor, depresyon köşemden kalkmak bile istemiyorum. 

En iyisi hiçbir şey anlamadığım, tek bir cümlesindeki kavramları anlamak için 30 farklı yazı okumak zorunda olduğum Protein Mühendisliği notlarına çalışmaya devam edeyim. Sonra da mutsuz mutsuz uyuyakalırım. 

Hayvanlarla buluşma

Günü bitirmeden ekleme yapayım. Uyumadan önce amcam ile taze süt almaya gittik. Sütü bir çiftlikten alıyorlarmış. Ben de kuzey ışıklarını görürüm diye onunla gittim. Aslında iyi bir şey yapmışım çünkü görmesem de görme ihtimalimi artırdım, çünkü çiftlik kasabanın en karanlık bölgesinde. Gerçekten akşam olunca her yer zifiri karanlığa bürünüyor, insanların reflektör takmadan yaya olarak dışarı çıkmasının neden tehlikeli ve yasak olduğunu şimdi anladım, insanların kıyafetlerinin üzerindeki reflektör parlamasa onları gerçekten hiç göremeyecektik ve bu çok tehlikeli. 

Çiftliğe varmadan önce ilk kez geyik gördüm. Burada çok sık görülüyor çünkü her yerdeler, ben ise ilk kez bu akşam gördüm. İnsanların üzerindeki reflektör gibi popolarındaki ufak beyaz kalp şeklindeki lekeleri onları fark edilebilir kılıyor, bunun evrimsel süreçteki yerini çok merak ettim açıkçası. O beyaz iz olmasa geyikler karanlıkta hiç görünmeyecekti. Görünmemek onların için avantajlı olmalı diye düşünüyorum çünkü geyik avcılığı çok yaygın. Neden popolarında doğal bir reflektör var, bilemedim fakat benim de onları görmemi sağladığı için sevindim. Küçük-büyük 6 tane geyik birlikte dolanıyordu, çok tatlı ve asildiler. Biraz da ürkek görünüyorlardı, bunun sebebi arabanın farlarının aniden onlara doğrultulmuş olması da olabilir. Geyik eti yediğim için üzüldüm biraz, o kadar tatlı canlıların avlanıp yenmesi düşüncesi üzdü ama doğa yani bu, herkes hayatta kalmak için birbirini yemeye mecbur. 

Geyikleri gördükten sonra çiftliğe gittik. Amcam sütü almaya giderken ineklerin tutulduğu yere girdim. Orada bir sürü inek dizilmiş ve sütleri sağılıyordu. Girişte küçük buzağılar vardı. Bana o kadar güzel baktılar ki dayanamayıp izinsiz içeri girdim ve onları biraz sevdim. Biraz duygusal bir dönemde miyim bilmiyorum ama gözlerim doldu, boğazım düğümlendi onlarla vakit geçirince. Hayvanları görmek ve onlarla bağlantı kurmak bana iyi geliyor sanırım, bunu daha önce deneyimlemediğim için fark etmemiştim sadece. Evcil hayvanım veya evcil hayvanı olan bir yakınım olmadı, sokakta birkaç dakikalığına sevdiğim 1-2 kedi-köpek dışında da hayvan sevmedim fiziksel olarak. Sanırım gerçekten terapi gibi, sevgiyi, şefkati hissettirmek ve bunu parlayan gözlerde görmek. Neyse, iyi geceler.

29 Aralık; dünkü Yağmur havasının devamı.

Selam. bugün yine yağmur ile uyandım. Şu an saat 21:00 ve hala yağmur yağıyor. Bu kadar inat olur mu be kardeşim? Öldürseydiniz.

Bugün kuzenim Amed’in 9. yaş günü. Kahvaltıdan sonra amcam yengeme “Bayrak astık mı?” diye sordu. Yengem de çok önemli bir şey unutmuş gibi hemen harekete geçti ve evin balkonuna Norveç bayrağı astılar. Nedenini sordum doğal olarak, evde birinin doğum günü ise o gün eve bayrak asılırmış. Çocuklar yeni doğduğunda da hastaneden ayrıldığında eve bayraklarla getirilirlermiş. Sebebini bilmiyorum ama bir vatandaşın doğumunun önemi ve bayrağın önemini birleştirince her bir vatandaşın varlığından şeref duyan bir milliyetçilik sezdim. Kötü bir milliyetçilik değil aslında bu, bu topraklara katılmış bir değer gibi görüyorlar gibi “hissettim”. Doğrusunu bilmiyorum.

Kahvaltıdan sonra gezintiye çıktık. O ara ben de kuzenime okuduğu çizgi-roman serisinin henüz okumadığı son kitabını aldım hediye olarak. Akşam yemeğini dışarıda, bir Kürt Pizza/Kebapçı dükkanında yedik. Bu insanlar da amcamların tanıdığı insanlar ve buraya çok sık geliyoruz. Bu akşam “Kebap Pizza” diye bir şey yedim, efsaneydi. Yediğim en güzel pizza olduğunu söyleyebilirim. Sonra eve gelip yengemle dün birlikte yaptığımız cheesecake’i yedik. Elim değdiği için söylemiyorum ama çok güzel olmuş, bu da yediklerim arasında en iyisiydi. Şakasız. Ciddili. 

Ben kaçtım.

Şimdi hava hala kapalı. Son kontrolüme göre kuzey ışıkları ihtimali bu akşam %4. Bu akşam dün kadar üzgün değilim bu konuda, çünkü ihtimal bulutlardan bağımsız olarak düşük. Kuzey ışıkları yok yani, buraya uğramamış bu akşam. Umarım bu durum değişir çünkü böyle ayrılırsam hayatım boyunca çok üzüleceğim bunu hatırlayıp. 

Şimdi ders çalışmaya döneceğim. Çok stresliyim, çalışmam gereken çok şey var ve ben İspanyolca’dan İngilizce’ye çevirmekle vakit kaybediyorum. Anlamaktan zorlanıyorum, odaklanamıyorum, sınavlarda ne yapacağımı bilmiyorum, bu sınavları geçemezsem ne yaparım, nasıl toparlanırım bilmiyorum, okulumu uzatmak istemiyorum, artık işleri yoluna sokmak istiyorum vs… Ama yaşam olduğu sürece umut olduğu gibi yaşam olduğu sürece problemler de var olacak sanırım. Umut 1 adım öne geçtiği anda huzur geliyor işte. Yani sanırım öyle, yanlış bir denklem mi oldu?

Arada yorum yazsanıza. “Buradayım” deyin en azından.

Sanırım bu yazıyı da artık yayınlayacağım. Size iki gündür aynı şeyleri yazmışım hep; yağmur var, bulut var, kuzey ışıkları yok, üzgünüm, ders çalışmam lazım…

İyi geceler. Huzurlu bir yarın dilerim.

Yayınlayan

Berfin Dağ

"Evren kadar atomdan oluşan ve evrende bir atom kadar olanım." Berfin Dağ tarafından yazılmış tüm yazıları görüntüle

15 thoughts on “Yağmur ve hep Yağmur, takk Norge.”

  1. Buradayım… 🙂 İstanbul’dan üflüyorum, o bulutlar dağılacak! Kuzey ışıkları ortaya çıkıp -umarım- parıl parıl parlayıp göz alacak. 😉

  2. Acemilik ile başarının doğru orantılılığı aslında nerden geliyor?
    ****
    Bebekken daha bir şeyleri algılama yeteneğin yokken seni denize atsalar yüzer misin ? Evet.
    Peki ya hiç yüzme bilmeden büyüsen ve seni denize atsalar boğulma ihtimalin yüksek mi ? Evet.
    Çünkü bebekken, hayattaki gördüklerini değil evrimin sana yüklediklerini biliyorsun. “Ölmemek”
    Ama büyüdükçe tecrübe edindikçe sana bazı şeyler “korkunç” geliyor. Bu da boğulmana sebep oluyor.
    O yüzden tecrübe ve bilgi çoğu zaman görmen gereken gerçeğin şeyin üstünü örter.

  3. Merhaba Berfin seni 1 yıldır takip ediyorum. Ben de öğrenciyim. ve ne zaman yolumu şaşırsam senin yazılarına bakayım bir diyorum ve motivasyonumu yerine getiriyorum. Umut ve umutsuzlukta hayatın bir parçası sanırım onları olduğu gibi kabul edip elimizden geleni yapmaya çalışmak en iyisi. Belki bir gün bir yerlerde beraber bilim için bir şeyler yapma fırsatımız olur. İyi, bilimli ve bol umutlu seneler 🙂

    1. Merhaba! Çok teşekkür ederim. Birbirimizi motive etmemiz ne güzel, bu stresli dönemde senin yorumun da bana çok iyi geldi, sağ ol. 🙂 Umarım böyle bir fırsatımız olur, muhteşem bir sene geçirmeni dilerim! Sevgiler. <3

  4. demek norveç’te de olsan izmir’de de olsan yağmur var, bulut var, kuzey ışıkları yok, üzgünsün, ders çalışmak lazım. yalnız değilmişim.

    1. Öyle maalesef. Şunu kabul etmek lazım ki, güzel hislerin çok azı bulunduğumuz yerle ilişkili. İç sıkıntısı İzmir’i de, Norveç’i de sıradan, sıkıcı bir yer haline getirebiliyor.

      1. haklısın. aslında o güzel hisleri iç tatminkarlıkla, genele yayılmış bir şekilde yaşamaya çalışmak gerek. güneş gelip geçer. hava bugün açık, yarın yine kapalı olur. ayrıca çalıştığın dersin de öğrenmekten keyif aldığın, o spesifik konudan sıyrılıp yukarıdan baktığında içini ferahlatan bir aktivite olduğunu görürsün. her an cıvıl cıvıl olmak mümkün değil. ama bunun farkında olup genel olarak huzurlu ve tatmin olabilmek önemli. bana göre…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir