Merhaba!

Umarım herkes çok iyidir, ben birtakım virüsle savaşıyor olmam dışında bomba gibiyim!

Bu yazıyı, bu sene 29-30 Eylül tarihlerinde ekibim Future Science Team ile birlikte görevli olarak gittiğimiz Bursa Gökyüzü Gözlem Şenliği‘nde yaşadıklarımızı ve bana hissettirdiklerini paylaşmak için yazıyorum.

Bursa Gökyüzü Gözlem Şenliği, 3 yıldır Bursa Nilüfer’de, Nilüfer İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve TÜBİTAK desteği ile gerçekleşen bir şenlik. Bu şenlikte onlarca atölye kuruluyor ve şenliği iki gün boyunca ziyaret eden öğrenciler ve aileler bu atölyelerdeki faaliyetlere katılabiliyor. Teleskoplarla gündüz Güneş, gece ise Ay, gezegen ve takımyıldız gözlemleri yapabiliyor. Bunun dışında müzik dinletileri, uzman astronom ve eğitmenlerden çeşitli konferanslar ve eğitimler gerçekleştiriliyor. Geçtiğimiz senelerde katılma şansım olmamıştı fakat Proje Yürütücüsü ve harika bir insan, öğretmen ve bilim sever olan Gülhanım Çelik hocamın harika bir işe sebebiyet verdiğini görebiliyordum.

Bu sene yaz ayında ekibimizden bazı arkadaşlar, şenlikte görev almak istediklerini söylediler. Gülhanım Hoca ile iletişime geçtiklerini ve Gülhanım Hoca’nın atölye kurmayı önerdiğini söylediler. Biz de kolları sıvadık ve nasıl bir şey yapabiliriz diye düşünmeye başladık. Etkinliğe bir-iki ay zaman olduğu için herkes çok rahattı. Ben ve Aylin ise biraz gergindik, ekibin yaşça en büyük iki üyesi olarak oradaki konaklamayı-ulaşımı-koordinasyonu-görev dağılımını-ablalığı farkında olmadan üstlenmiştik. Etkinliğe görevli olarak katılmak istediğini söyleyip atölye almamızı sağlayan arkadaşlarımız ise gelmekten vazgeçince iş tam anlamıyla başa düşmüştü. Duyuruyu yapmıştık ve yaklaşık 50 üye gelmek istediğini söylemişti. Bu işi iyi yönetip, üstesinden gelmemiz gerekiyordu. Aylin ile birlikte ilk kez böyle bir sorumluluk alacaktık.

Etkinliğe bir ay kala ne atölyesi açacağımızı, nerede kalacağımızı, bu kadar genç ekip üyesinin başına bir şey gelmeden etkinliğe katılmasını nasıl sağlayacağımızı kesinlikle bilmiyorduk. Ortada gelmek isteyen üyeler dışında hiçbir şey yoktu! Bir standımız olacaktı fakat üzeri hala bomboştu… En sonunda “Bu böyle olmayacak!” diyerek Gülhanım Hoca’ya mesaj attım ve etkinlik akışı hakkında detaylı bilgi aldım. Projenin bu seneki yürütücüsü Hasan Bey’in iletişim bilgilerini de aldıktan sonra kendisine bir mail atarak “GALAKTİK OYUNLAR” Atölyesi’nin (Atölye konseptini ve ismini mail yazarken kararlaştırdım.) sorumlusu olduğumu, kalabalık bir ekiple geleceğimizi ve maddi imkanımızın neredeyse hiç olmadığını anlatıp, konaklama imkanı sağlamayacaklarsa çadır kurabileceğimiz bir alanları olup olmadığını sordum. Hasan Bey bize pek yardımcı olmadı. Hatta hiç olmadı.

Beni arayıp atölye detaylarını vermek için geç kaldığımı, tüm atölyelerin yöneticilerinin otellere yerleştirildiğini, proje yürütücüsü tarafından davetli olmayan ve gönüllü olarak gelen bir ekip olduğumuz için bize çadır alanı dahil konaklama imkanı sunamayacaklarını, alanda çadır kurmamıza izin veremeyeceğini ve en kısa zamanda atölye içeriğini kendisine mail atmam gerektiğini söyleyerek telefon konuşmasını sonlandırdı. Orada geçireceğimiz iki gün boyunca yol-yemek-konaklama masraflarını geçtim, atölyede kullanacağımız materyalleri ve tanıtımımızı yapmamızı sağlayacak en ufak ürünü bile hazırlayacak bir bütçemiz yoktu. Bir grup bilim sever gence gitmekten vazgeçtiğimizi söylemek tüm bunlardan daha zor geldiği için “buluruz bir yolunu” diyerek hazırlıklara başladık. Önce görev almak isteyen herkesi bir gruba toplayıp; atölyemizin “Galaktik Oyunlar Atölyesi” olacağını, gruplara ayrılarak bilimsel oyunlar tasarlayıp bunları kendi emeğimizle oluşturacağımızı ve atölyede katılımcı çocuklara, gençlere bu oyunları oynatıp ödüller vereceğimizi söyledim. Herkes bu fikri fazlasıyla sevmiş, oyun önerileri anında gelmeye başlamıştı. Aceleyle verilmiş bir kararın sevilmiş olması beni çok rahatlattı, fakat kötü bir karar bile olsaydı en kötü karar, kararsızlıktan iyiydi.

Toplamda 5 oyun belirlenmiş, her oyunu 4 kişi almıştı. Oyunların ortak hedefi; katılımcının oyunu oynadıktan sonra, oynamadan önceki hallerine göre biraz daha bilgi sahibi veya araştırma isteği ile dolmasını sağlamaktı. Tek sorun hala maddi destekti. En çok istediğim şey takımımızın adını üzerimizde taşımak olduğu için ben de rozet-tişört firmalarıyla yazışmalara başlamıştım. Aynı zamanda oradaki masrafları biraz olsun karşılasın diye bir matbaa ile anlaşıp kitap ayracı ve kartpostal tasarlamayı düşündüm. Henüz kalacak yerimiz bile yoktu! Bunu en son düşünecektik. Aylin ve İrem’in büyük yardımıyla oyun tasarım sürecini yönetmeye başladık. Herkes bu konuda çok iyi ve istekliydi.

Şenliğe iki hafta kala bizimle şenliğe gelecek olan ekip üyemiz Aleyna, annesinin bir matbaada çalıştığını ve baskıya yardım edebileceğini söyledi. O an o kadar rahatlamıştım ki! Bir gecede Barış’ın yardımıyla 5 kartpostal, 10 kitap ayracı tasarladık ve Aleyna’ya yolladık.

Rozet konusunda da bir firmayla anlaşmış, indirim yapmalarını sağlamıştım. Fakat istediğimiz rozet kıyafetimiz üzerinde kendini göstermeliydi, bu nedenle büyük olmalıydı. Büyük olacağı için indirim bile sponsorsuz rozet yaptırma imkanı vermiyordu. Rozetleri daha fazla gecikmeden baskıya vermemiz gerektiği için 30 adet rozeti kendi harçlığımla baskıya verdim. Maddi cepheden kayıplar veriyor olsak da işler yoluna giriyordu ve ben hala umutluydum, tüm sorunları bir bir halledecektik. Buna inandığım için sorunları sorun haline getirmek yerine halledilmesi gereken işler olarak sıraya dizip halledilecekleri anları beklemelerini sağlıyordum. Kendi üstlendiğim oyunu da hazırlamıştım, bir gezegen dizme oyunu! Bunu yaşı en küçük olan katılımcılarımıza oynatacaktık.

Etkinliğe bir hafta kala rozetlerimiz, ayraçlarımız ve kartpostallarımız baskıdan çıkmıştı! Rozetleri kargodan alana kadar kalbim yerinden çıkacak gibi oldu, kargodan aldıktan sonra da kalbim tam olarak çıktı! <3 Çünkü çok ama çok güzellerdi. (Kendi tasarımım diye söylemiyorum.)

https://twitter.com/berfindagspace/status/912663338022293504

Şenliğe günler kala Genç Liderler Akademisi YGA‘dan Berk ile tanıştım. Aslında bu hikayeyi daha anlamlı kılan şeylerle de Berk ile tanıştıktan sonra tanıştım. Berk bir bilim gönüllüsüydü, YGA’daki Hayal Ortağı arkadaşları ile şenliğe gelip, daha önce de çocuklara sundukları Twin Bilim Kiti ile mantıklı ilişkiler kurma ve yaratıcılıklarını ortaya koyma imkanını şenlikteki katılımcılara da sunmak istediklerini söyledi. Aynı zamanda Future Science Team ekibi ile tanışmak, kamp yapmak istediklerini söyledi. Buna çok ama çok sevinmiştim ve heyecanım en az 5’e katlanmıştı.

Perşembe günü Antalya’dan gelen Özlem ve Mert ile buluşup Bursa’ya doğru yola çıktık (Otostop…) ve saat 21’de vardık. Bursa Nilüfer’de bizi Egemen ve Alican karşıladı. Onlar da Çanakkale’den gelmişti fakat Egemen Bursalıydı, ailesi de Bursa’da yaşıyordu. İstanbul’dan gelecek olan Samet ve Yiğit ile de buluşunca bir süre oturup, muhabbet edip daha sonra çadır kurmak için etkinlik alanına gittik. Mert, Egemen ve Alican ile birlikte evde kalmak üzere bizden ayrıldı ve biz 4 kişi, çadırlar için uygun yer aramaya başladık. Etkinlik alanı olarak bildiğimiz yer Nilüfer Cumhuriyet Meydanı’ydı ve pek yeşil olduğu söylenemezdi. Etrafımızda Belediye, Halk Evi, Vergi Dairesi ve Emniyet Müdürlüğü olduğu için güvenli bir alandı ve bulduğumuz en yeşil(!) yere çadırları serdik. Çadırları kurduktan sonra artık dinlenebileceğimizi düşünürken Vergi Dairesinden bir memur yanımıza gelerek bu bölgeye çadır kuramayacağımızı söyledi. Ne dediysem de ikna edemedim… En azından başka bir yer bulana kadar beklemesini istedik, bunu kabul etmesi bile sevindirici oldu çünkü fazla katı ve sinirliydi.

Başka bir yer aramak için Yiğit ile yürüyüşe çıktık ve kafamdaki tek şey; kamp alanı bulamayacağımız, bu gece dışarıda kalacağımız ve yarın gelecek olanlara ne diyeceğimizdi. Bursa’yı tanımıyorduk. Fazlasıyla yorgun, gergin ve uykusuzdum.

Tüm çevreyi gezdikten sonra uygun hiçbir yer bulamamıştık. Dönerken Halk Evi’nin ışıklarının açık olduğunu ve içeride güvenlikçilerin olduğunu gördüm ve onların yanına gitmeye karar verdik. İçeri girdiğimizde yanımıza iki güvenlik memuru geldi. Bilim etkinliğinde görevli olduğumuzu, bir gece erken geldiğimizi, yanımızda çadırlarımızın olduğunu fakat nereye kuracağımızı bilmediğimizi anlattım. Karşımdaki memurların sıcak olduğunu görmek beni o kadar rahatlatmıştı ki… O an başka hiçbir şey isteyemezdim, çözüm bulamazsak bile bizi dinleyen ve çözüm arayan iki memur olması gerginliğimi biraz olsun almıştı ve sakinleşmiştim. Bize iki öneri sundular, halk evi binasında bir odada koltuklarda yatmak ve biraz uzaktaki Misi Köyü Kamp & Karavan alanına gitmek. İkinci seçenek için de yardımcı olacaklarını, orada bizi bir memurun karşılayacağını ve ücret alınmayacağını söylediler. Çadırlarımızda yatmamız her zaman ilk tercihimiz olacağı için kamp alanına gideceğimiz söyledik ve taksi çağırdık.

Halk Evi’nden ayrılırken güvenlik memurları bize kendilerine ulaşabileceğimiz bir telefon numarası da verdi. Kendilerine teşekkür edip ayrıldık. (Tekrardan binlerce kez teşekkür edebilirim.)

Özlem ve Samet ile çadırları gelişigüzel toplayıp taksiye atlayarak kamp alanına gittik. Gittiğimiz yer tam anlamıyla MUHTEŞEMDİ. Yemyeşil, serin, geniş bir alandı ve güvenlikçi de çok tatlı bir insandı. Çadırları kurup biraz dinlendikten sonra bu kadar güzel bir yerin tadını çıkarmak için frizbi oynamaya karar verdik. Yorgunluğumuzu unutmuş, fazlasıyla rahatlamış ve mutluyduk. Oyunu bırakıp çimlere uzandık ve yıldızları seyretmeye başladık, Yiğit de Cem Karaca açtı. Daha ne isteyebilirdim ki?

Bir süre önce uykusuzluktan ve yorgunluktan yakınan ben, gece 2’de çadıra geçmiştim… Sabah olunca diğer üyeler ile buluşacak, atölyemizi kuracaktık. Tatlı bir heyecan ve yanımda biricik Özlem ile uykuya daldık.


Sabah erkenden uyanıp, otostopla Nilüfer Cumhuriyet Meydanı’na geçtik. Orada diğer üyeleri beklerken hocalarla tanıştık. Aylin gelince ona sanki 10 yıldır görüşmüyormuşuz gibi sarıldım çünkü biz birbirimizi çabuk özlüyoruz. 😀

Ekip arkadaşlarımız bir bir geliyordu ve hepsi çok tatlıydı, çoğuyla ilk kez bir araya geliyorduk. Herkes toplanınca rozet takma töreni yaptık. Bu kısımda bayağı duygulanmıştım, ama anlatımı aşırı duygusallıkla bölmeyeyim. Ardından standımızı kurmaya başladık, Aleyna’nın baskıdan alıp getirdiği kitap ayraçlarını ve kartpostalları, Mitolojik Hikayeler oyununu, Gezegen Dizme‘yi, Seyfettin arkadaşımızın yaptığı Çark-ı Space‘i ve Gezegen-Özellik Eşleştirme oyununu atölyeye kurduk. Normalde atölye başında durup oyunları yönetmem gerekirken, tüm üyelerin tüm oyunlara hakimiyeti ve çocuklarla iletişimi o kadar harikaydı ki yönetimi onlara bırakıp Aylin ile birlikte gelen insanlara ekibimizi tanıttık. Bir ara atölye arkasında üyelere atıştırmalık da hazırladım, ablalık yaptım. Yiyin yiyin acıkmayın, enerjik olmamız lazım. 

ODTÜ Amatör Astronomi Topluluğu‘ndan İlkcan gelince, AAT bayrağını da atölye afişimizin yanına astık. Atölyemize ilgi çok büyüktü ve ekip arkadaşlarımız tüm bu kalabalığa oyunları çok güzel bir şekilde oynatıp bilgi veriyor, kazananlara uzaylı sticker’lar ve kitap ayraçları hediye ediyordu. Bazılarını da satmıştık, yaklaşık 20 lira kazandık. Sonra yedik. 🙂

Öğlene doğru YGA ekibinden Berk ve Gül Biriz gelerek Twin Bilim Kiti ile kendi atölyelerini kurdu. Çocuklardan önce Twin’i denemek istedik fakat biraz karmaşıktı… Puzzle parçaları gibi farklı işlevde parçalar vardı ve bunları birleştirerek anlamlı bir devre kurmaya çalışıyorduk. Ben pek “anlamlı” bir şey yapamadım fakat bizden sonra atölyeyi ziyaret eden çocuklar harika iş çıkarmış, hatta araba yapıp çalıştırmışlar!

Berk Twin’i tanıtırken ben. (Soldan sağa: Özlem, Berk, Ben, Seyfettin, İrem, Aylin)

Bizim atölyede Gezegen-Özellik Eşleştirme oyunu yere serilmiş, İrem arkadaşımız tarafından harika bir şekilde yönetiliyordu. İrem’deki bu öğretme aşkını görünce kendisini tanıdığım için tekrar şanslı ve mutlu hissetmiştim. Oyunları hazırlama sürecinde de aktif olarak çalışmış ve bize çok büyük destek olmuştu.

İrem, çocuklara gezegenlerin pek bilinmeyen özelliklerini anlatırken. (İrem, Aylin, Egemen, Mert.)

Bu sırada atölyenin diğer kısmında Barış, Aleyna, İlker, Merve, Esra ve Özlem diğer oyunları oynatıyordu. Gün sonunda toplanıp bir şeyler yemek ve sohbet etmek, gün değerlendirmesi yapmak için etkinlik alanından ayrıldık. Atölyeyi toplarken çok mutluyduk çünkü atölyemizi çok fazla çocuk ziyaret etmiş, hepsi mutlu ve daha bilgili ayrılmış ve eğlenmişti. Birlikte harika bir iş çıkarmıştık.

Sevgili Barış, İrem ve Aleyna.

Oturduğumuz kafede konular başka konuları açarken YGA ekibinden Ömer geldi. Twin kiti ile biraz daha uğraştık, Ekin, Egemen ve Alican bir araba çıkarır gibi oldu ama sanırım sonunda yine başarılı olmadılar. Saat geç olunca “Hadi kalkın, sizi harika kamp alanımıza götüreceğim!” dedim ve toplanmaya başladık. Böyle dediğime bakmayın, ne yapacağımızı tam olarak bilmiyordum çünkü biz kamp alanında sadece dün gece için misafirdik, şimdi ise çok kalabalıktık ve geleceğimize dair hiçbir şey söylememiştik.

Kamp alanına yine otostopla gidecektik, fakat kalabalık olduğumuz için hiçbir araç durmuyordu. Yarım saat geçmişken birden bir araç durdu. Resmi bir araçtı çünkü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi logosu vardı. Ben, Ekin, 2. İrem, Merve ve Esra bindik. İşte işler bu noktada ilginçleşmeye başladı. Bindiğimiz aracın sürücüsü de kamp alanına gidiyordu çünkü oradaki restoranda Gençlik Kolları Genel Başkanını ağırlıyorlarmış. Genel başkanının Bursa’ya ikinci gelişiymiş ve en son 4 yıl önce gelmiş, sanırım bu da bizim şansımız. Bizim farklı illerden bilim için toplandığımızı duyunca “Sizi genel başkanla tanıştırmalıyım!” dedi ve kamp alanına girdiğimizde direkt restorana girdik. Çok kalabalıktı ve bizi herkesle tanıştırıp “Bu arkadaşlar Türkiye’nin dört bir yanından bilim etkinliği için gelmiş ve kamp kurmuşlar burada.” dediler. Genel başkan çok şaşırmış ve mutlu olmuştu, ayakta iki saate yakın sohbet ettik ve oradaki herkes yaptığımız işlere çok fazla ilgi gösterdi. O esnada diğer arkadaşlar da kamp alanına varmıştı çünkü telefonum art arda çalıyordu. Burada kalacağımızı öğrenince anında belediyeyi arayıp “Buradaki arkadaşlar bizim misafirimiz, haberiniz olsun.” dedi. O an içimden “Daha şanslı olamazdım herhalde!” dedim. Sohbet ilerleyince bana kartını verdi ve bize bir etkinlik sözü verdi. Etkinliği biz düzenleyecektik ve her şeyi onlar karşılayacaktı. Ayrıca Nilüfer sorumlusu olan Eda Abla “Yarın sabah kahvaltıda bendesiniz!” dedi. Diğer arkadaşlar bunları duyunca çok şaşıracaktı. Onların yanından ayrılıp kamp alanına geçtik, herkes çadırları kuruyordu. “Size harika haberlerim var, bu gece de hepiniz belediyenin misafirisiniz, aç olan restorandan da yiyebilir, ayrıca etkinlik sözü aldık ve sponsor bulduk!” diye bağırdım. Yine ve yine uykusuz-yorgun olmama rağmen dünyanın en mutlu insanıydım. Herkes çok sevinmişti.

Bazıları uyudu ve biz kalanlarla frizbi oynadık, oturup sohbet ettik ve Berk, birlikte her şeyi yoluna sokmamızdan yola çıkarak Yunus Emre’nin şu dizlerini hep beraber söylememizi istedi;

“Ben gelmedim dava için; benim işim sevgi için,

Dostun evi gönüllerdir; gönüller yapmağa geldim.

Birlikteydik ve yoluna girmeyecek bir şey yoktu. Berk’in de dediği gibi; hiçbirimiz oraya rahat bir yatakta yatmaya, güzel bir yemek yemeye gelmemiştik. Öz nedenimiz ortaktı, amacımız belliydi. Birlikteydik ve yoluna girmeyecek bir şey yoktu…

Birlikte geçireceğimiz bir geceyi uyuyarak harcamak istemeyenler olarak frizbi oynamaya devam ettik. O esnada güvenlik memuru abi yanımıza gelerek “Çocuklar, top oynasanıza?” diyerek bir top fırlattı. Salıncakta sallandık, koştuk, düştük, üşüdük, ısındık, uyuduk.


Sabah erkenden uyandım, Bursa’da yaşayan ekip arkadaşımız Can ve babası, arabayla bizi almaya gelecekti. Sabaha karşı hafif bir yağmur yağmıştı ve çadırda uyanmak için harika bir sabahtı… Sonra çadırları tekmelemeye başladım.

Minnoş üyelerimizin minnoş çadırları.

20’ye yakın kişi, Can’ın babasının aracına sığmaya çalıştık. Bu kısmı anlatmayacağım, çok kötü bir tecrübeydi. Can’ın babasına buna rağmen bizi alana götürdüğü ve yardımcı olduğu için çok teşekkür ederiz. <3

Etkinlik alanına eşyaları bıraktıktan sonra Eda Abla’ya kahvaltı yapmaya gittik. Kalabalık olacağımızı biliyordu fakat insan birden görünce gözü korkmuyor değil. Kızlarla birlikte kahvaltıyı hazırlamak için mutfağa geçince ekibimizdeki erkeklerin gerçek yüzünü gördük, Berk dışında kimse mutfağa uğramadı.

Eda Abla harika bir kahvaltı hazırlamıştı bizim için. Sofrayı topladıktan sonra biraz sohbet etme fırsatımız oldu, gerçekten çok tatlı bir insan. Kendisine çok çok teşekkür ederiz tekrardan!

Etkinlik alanına geçip ikinci gün için atölyeleri kurduk. Yine katılımcı açısından çok yoğun bir gün geçirmiştik, Aylin Mitolojik Öyküler oyununu başlatmış, atölyeye sığamadığı için yere çöküp oturmuşlardı. Bir yandan İrem yine Gezegen-Özellik oyununu oynatıyor, diğer arkadaşlar da diğer oyunları oynatıyordu. Ben de Aylin’in yanına oturdum ve dinledim, o harika bir öğretmen ve arkadaştı.

Gök Atlası ile gökyüzünü tanımayı öğreniyoruz.

Aylin takım yıldızların mitolojik öyküsünü anlatıyor.

Çocuklara Gök Atlası öğretmeye başladık ve o sırada Memduh Sami Taner hocamız atölyeyi ziyaret etti. Aynı zamanda mikrofon da elindeydi ve alandaki herkes onu dinliyordu. Bizim hakkımızda çok güzel şeyler söyledi… Atölyemizdeki çocuklara Gök Atlası ile ilgili sorular sordu ve hepsi doğru yanıtlar verince çocukları, ve çok kısa sürede öğrettiğimiz için bizi tebrik etti. Aynı zamanda İlkcan’ın annesi Meral Abla yaşadığımız sorunlardan söz edince Memduh Hoca herkesin içinde “Bundan sonra sizi yer aldığım etkinliklere davet edecek, tüm ihtiyaçlarınızı karşılayacağım.” dedi. Aynı zamanda bizim için işleri daha zor hale getiren proje yürütücüsü Hasan Bey’e de seslenerek, “Bu çocuklar ülkenin dört bir yanından kendi imkanıyla gelip çadır kurmuş, tüm ihtiyaçlarını harçlıklarıyla karşılamış. Onları daha iyi misafir edebilirdik.” dedi. Meral Abla konuşurken boğazım düğümlenmişti. Memduh Hocanın konuşmasından sonra herkes alkışlayınca bir miktar göz yaşı akıtmış olabilirim. Sonra gidip Aylin’e sarıldım.

İkinci günün sonunda toplu fotoğrafımızı da çekip, alandan ayrıldık. Bazı arkadaşlar otogara gitti, biz de Özlem, Aylin, İrem ve İlkcan ile birlikte yola düştük. Aylin, İrem ve İlkcan Ankara’ya, ben ve Özlem ise Afyon’a doğru yola çıktık. O gece Özlem Afyon’da kaldı, ertesi gün birlikte buz pateni yaptık. (Yapamadık.)

Özlem’i de Antalya’ya uğurlayınca yurda gelip yatağıma yattım ve “Başardık, bitti.” dedim. Harika 2 gün geçirmiştim. Ekip üyelerimizin ne kadar aktif ve iş bitirici olduğunu anlamıştım, bizimle gurur duydum…

Atölye kurmamızı öneren Gülhanım Hoca’ya, gece bizi karşılayan, Mert’i misafir eden ve ihtiyacımız olduğunda araç kullanan Egemen’e ve Alican’a, Halk Evi güvenlik memurlarına, iki gün boyunca yanımızda olan ve hepimize anne-baba olan Barış ve Aleyna’nın ailesine, şarjım bittiğinde fotoğraf ve video çekme işini üstlenen İlker’e, oyunları harika bir şekilde oynatan Ekin, Özlem, Aleyna, Merve, Esra, Barış, İrem 1 ve İrem 2’ye, Yiğit ve Samet’e, Seyfettin’e, Mert’e, Memduh Hoca’ya, İlkcan’ın annesi Meral Abla’ya, 20’den fazla insana evini açan Eda Abla’ya, kamp alanını kullanmamızı sağlayan ve bize çok yardımcı olan Nilüfer Belediyesi Halk Evi ve CHP Gençlik Kolları’na çok çok çok çok teşekkür ederiz. Sizlerle tanışmamıza vesile olduğu için bu işi her seferinde daha fazla severek yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz, daha fazla gence bilimi sevdirecek, daha fazla gence bilimi sevdirme görevi verecek ve kendini gösterme imkanı sunacağız. Birlikte çok güzel işler yapacağız.

İyi ki varsınız, sizleri çok seviyorum gençler. Sevmek her şeyi kolaylaştırıyor.

Son gün, alandan ayrılmadan önceki son kare. Görüntü kötü olabilir ama onun dışında her şey harikaydı. İşte Future Science Team!

Ekibimize hala dahil olabilirsiniz. Facebook kullanıyorsanız buraya, kullanmıyorsanız Instagram ve Twitter hesaplarımıza uğrayabilirsiniz. Choose the science side!

Posted by Berfin Dağ

"Evren kadar atomdan oluşan ve evrende bir atom kadar olanım."

6 Yorum

  1. Daha önce bir defa bende gitmiştim. Dediğiniz gibi harika bir yer. Teşekkürler

    Cevapla

  2. Yaşadığın zorlukları okuyunca üzüldüm:( Keşke haberleşseydik, ben kesinlikle yardımcı olurdum. Hem evim müsait, hem de ulaşımda yardımcı olurdum.
    Azmine, çalışkanlığına hayran kalmamak elde değil.

    Cevapla

    1. Çok büyük sorunlar yaşamadık aslında, çözmek de zor olmadı. Her şey yolunda ilerledi. Çok çok teşekkür ederim, seneye tekrar katılırsak şenliğe beklerim. 🙂 Çok teşekkür ederim tekrar, iyi ki varsınız!! <3

      Cevapla

  3. Seyfettin DENLİ Ekim 22, 2017 at 1:20 pm

    Çok güzel 2 gün geçirdik asla unutmayacağım artık bir anı oldu ama hep hatırlayacağım 2 gün oldu. Sizi çok seviyorum gençlik.

    Cevapla

  4. […] Gökyüzü Gözlem Şenliği için planı çoktan yapmıştık! (Bursa maceramızın detaylarına buradan […]

    Cevapla

  5. […] bir yer olduğunu az çok anlamıştım ama tabii ki sadece bu değildi. Ne olduğunu tanımam, Bursa Gökyüzü Gözlem Şenliği maceramızı anlattığım yazımda da söz ettiğim YGA’lılarla tanışmam ve onlarla iki […]

    Cevapla

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir