Yazar: Dursaliye Şahan

Bilimsel kitaplardan sıyrılıp okuduğum ve bıraktığı iz ile “İyi ki denk gelmişim.” dedirten bir kitapla geldim. Tottenham Çocukları’nı, Dursaliye Hanım’ın kitabını okuyup, yorumlamamı istemesiyle okumaya başladım. O günlerde yine arka arkaya otobüs yolculukları yapıyordum. Afyon’dan İstanbul, Mardin, Ankara, tekrar Afyon, Denizli, tekrar Ankara, Afyon derken, kitabı okumam için tüm ortam hazırdı. Yolculuklarda uyuması imkansız olan biri olarak bu yolculuklar esnasında tamamen kitap kahramanının dünyasına daldım; Keko‘nun dünyasına.

Kitabın kapağına ve ismine bakınca, çok başka bir öykü canlanmıştı kafamda. Gerçeği söylemek gerekirse, genelde roman okurken sıkıldığım için bitiremem diye düşünmüştüm.

Ön yargılar… Bir kez daha dersimi aldım.

Kitabı art arda iki kere okudum…

Bu kadar sevmemin asıl sebebi neydi bilmiyorum. Bir kere kitap fazlasıyla akıcı, ilerledikçe bir girdap gibi içine çekiyor sizi ve bir süre sonra kayboluyorsunuz. Zihnimi, peynir ve sıcak halı kokan otobüslerdeki ağlayan bebeklerin ve sürekli bir şeyler atıştıran teyzelerin sesinden bile uzaklaştırdı. Hayatımın bu dönemi de otogarlarda telaşlı, uykusuz, yorgun, mutlu, hüzünlü ve aç insanların geçip gidişini izlerken Keko’ya arkadaşlık ederek geçti.

Afyonkarahisar otogarı.

En önemli noktaya gelirsek; benim kendi yarama dokundu.

Kitaptan söz edeyim artık…

Tottenham Çocukları, Doğunun ücra bir köşesinden, hayalleri peşinden koşup sıyrılmaya çalışan bir Kürt çocuğunun İngiltere’de intihar etmesi ile başlıyor… Keko, nam-ı diğer Ali Kemal, Şırnak’ın Heredile köyünde doğup büyümüş; futbola, kitaplara, bilime çok meraklı bir çocuk. Bir o kadar da çalışkan. Doğu göreviyle köyüne gelen öğretmeninin desteğiyle kendini geliştirmenin yollarını keşfetmiş, köydeki akranlarının aksine kaderine boyun eğmek yerine okumak ve hayallerindeki o büyük şehirlerdeki büyük insanlardan biri olmak için çabalamaya karar vermiş. Tek isteği; okumak, okumak ve okumak.

Hayat onun için hiç kolay değil. Onun, liseye geçmesi için girmesi gereken bir sınav var ama aynı zamanda okula devam etmek yerine köyde kalıp çalışmasını isteyen, çalışmazsa adam olarak nitelendirilmeyeceğini söyleyen, ailesinin yüz karası olacağını söyleyip köyden çıkmasını engelleyen ve her gün bu sebeple kendisini ve kendisine destek veren annesini acımasızca döven bir babası var. Çünkü bir aşiretin erkek evladıysanız, doğduğunuz köy öldüğünüz yer olmak zorundaydı. Onu köye bağlamak için henüz 13 yaşında aklını evlilik fikirleriyle dolduran ailesi, okumasını isteyen öğretmenine bile düşmanlık besleyen babası, her gün gözlerinin önünde dayak yiyen annesi, zihni dağa çıkma ve Türk askeriyle savaşma fikriyle dolmuş akranları ile mücadele ediyordu Keko. Ağlamak yasaktı. Bir aşiretin erkek çocuğu ağlayamazdı.

Göz yaşlarını boğazındaki düğümde biriktiriyor, babasının görmediği köşelerde ağlıyordu.

Dağa çıkan evlatları ve askerler arasında kalmış köylü, hiçbir şey olmamış gibi yaşama devam etmek zorundaydı. Kanundu bu. Ağlamak, cenazeye sahip çıkmak, ailenin diğer evlatlarının başını derde sokabilirdi. Ağlamak yoktu.

Hayat çok acımasızdı.

Okurken, “Lütfen bir sonraki cümlede tahmin ettiğim şey yaşanmasın, lütfen.” dediğim ne varsa yaşandı. Hayatın tüm kötülüklerini iliklerime kadar bir kez daha hissettim. O kadar duygusal bir hal almıştım ki, dokunsalar ağlayacak durumda okudum kitabı. Hiç kimse dokunmadı. Ama ben yine de ağladım.

Adını bilmeyi bırakın, varlığından dahi haberdar olmadığınız o ufak, uzak yerlerde yaşananları o sınırlara sığdırmak çok zordu.

Kafanızı dağıtacak, okurken zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacağınız bir kitap arıyorsanız, Tottenham Çocukları’nı açın ve okumaya başlayın. Duygusal bir insansanız göz yaşlarına da hazırlıklı olun. Televizyonlarda adını ve acısını sık duyduğunuz, ama katiyyen merak etmediğiniz topraklara gideceksiniz.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yazar Dursaliye Şahan, aynı zamanda Mardin‘de çekilen (Mardin deyince heyecanlanıyorum) ve bir dönemin adından en sık söz ettiren, yayınlandığı kanalı zirveye taşıyan dizisi Sıla‘nın da öykü yazarı. Kaleminize, en çok da yüreğinize sağlık… *“Sıla” adlı dizinin asıl hikaye yazarı olan Dursaliye Hanım, yapımcı şirkete senaryonun çalıntı olması üzerine açtığı davayı kazanmıştı.*

Kitabı D&R ve tüm kitapçılarda bulabilirsiniz, ben yine de buraya bir link bırakıyorum. Bıraktım.

Keyifli okumalar! Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum.

Posted by Berfin Dağ

"Evren kadar atomdan oluşan ve evrende bir atom kadar olanım."

5 Yorum

  1. […] Kitap Önerisi: Tottenham Çocukları […]

    Cevapla

    1. Harikasın Berfin

      Cevapla

      1. Teşekkürler Baba 🙂

        Cevapla

  2. Keşke ispanyaya(erasmus) gelmeden önce okusaydım yazını. Türkiye’ye gelip kitabı almak için sabırsızlanıyorum. Değişik bir konuymuş.

    Cevapla

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir