Mucize

“Hayattaki en büyük mucize, genç yaşta iyi bir öğretmene denk gelmektir.” demişler. Yani, demiş. Biri.
İlk defa bir yazıda duraklamadan, yazıyı kesmeden ve bölmeden, durup düşünmeden içimi dökeceğim ve size, hayatın mucizesinden söz edeceğim.
Ha, tabii; bir de kendi hayatımdaki mucizeden.

Bir hayalinizin olması, hayatı gerçekten yaşanabilir kılıyor. Uğruna savaşmaya değecek bir şey, yaşadığınız her güne bir anlam kazandırıyor.
Uzun zaman önce, hayatın anlamını sorgulamaya ilk başladığım zaman; bunca zorluğu ve yorgunluğu hakedecek bir anlam bulamamıştım. Sürekli bir şeylerle mücadele etmek, savaşmak ve yorulmak, uyumak ve uyanmak, gülmek ve ağlamak… Her sabah, uyanmanıza ve harekete geçmenize değecek bir şey olmalıydı. Aksi halde bu enerjiyi sarf etmenin de bir anlamı yoktu.

Lise hayatımın son dönemlerinde, bu mücadeleden gerçekten sıkılmış ve bitkin düşmüş bir vaziyette buldum kendimi. Bu hayata pek de ihtiyacım yoktu; benim ihtiyacım olan, uğruna bu hayatı adayacağım bir yoldu. Yorulmaya ve düşmeye değecek, değdiği için de kalkmak için ihtiyacım olan enerjiyi asla kaybetmeyeceğim bir yol.

Nihayet o yolu bulmuştum; çok çalışıp, bana bahşedilen yaşama anlam kazandıracaktım; mutlu olacaktım. Bunun ardından, hayatlara dokunacaktım, dünyanın acımasız yüzüne maruz kalarak ışığını kaybedenlere arkadaş olacak, kendi yolunu keşfetmeye çalışan insanlarla tanışacaktım. Hepimiz her şeyin üstesinden gelecek kadar güçlü değiliz, dünya hepimize eşit davranmıyor, çok şey kaybediyor ve çok eziliyor olabiliriz, altından kalkamayabiliriz… İyi insanlar düştükleri yerde kalkmaya yardım edecek bir eli daima hak eder. Bunları düşünürken birilerinin benim hayatıma dokunması gerektiğinden bihaberdim.

Seçtiğim yol öyle bir yoldu ki, Sahra Çölü’nü tek başıma aşmam gerekiyormuş gibi hissettiriyordu bana. Ama ne demişti Simyacı? “Belki de Tanrı, çölü, insanlar hurma ağaçlarını görünce sevinsinler diye yarattı.”
Azgın Güneşe ve kumlara, fırtınalara yenilmeden ilerlersem; ağaçlı yola ulaşacaktım.

Hayattaki en büyük mucize… En büyük mucize, size ağaçlı yolları tarif edecek bir deveci olabilirdi. Çölü en iyi tanıyan, en büyük fırtınalara şahit olmuş ve en acımasız geceleri yaşamış biri. Bir öğretmen.
Eğer bildikleriniz, yola çıkmanız gerektiğinden ibaretse; bir öğretmen tüm hayatınızı değiştirebilirdi. Ben, bizzat şahit oldum. Ben dünyanın en şanslı insanıyım.

Çocukluğumdan bu yaşıma kadar en büyük ve tek öğretmenim babam oldu. Ama ben 18 olmadan hemen önce, hayat bana “Hayatının en kritik noktasında çok başka bir öğretmene ihtiyacın olacak, senden aldığım şeyler karşılığında sana bir öğretmen daha armağan edeceğim.” der gibi, bana bir arkadaş armağan etti. Öğretmenim, hayatıma tam olarak 2016 yılının Temmuz ayında girdi. Sonra, 2016’yı yaşamaya değer bir zaman dilimine dönüştürdüm, çünkü ondan çok şey öğrendim.

Gözlerinizdeki mutluluk ışıltısını yalnızca o fark edebilir. Yalnızca o bilir ağaçlara giden o yolu. Hatta bir de ne olur biliyor musunuz? Tam da pes ettiğiniz anda çıkar karşınıza. Yapabileceğinize inandığı kadar, sizi de inandırmayı başarır. Zaten en önemli hayatların dönüm noktası, kişinin kendine olan inancının kuvvetlendiği nokta değil miydi?
Bazen, hayatın yaşanmaya değer olduğunu hissedebilmeniz için, tünelin sonundaki ışığa erişebileceğinize dair bir umuda ihtiyacınız olur. Ve eğer, bu umudu koruyacak kadar gücünüz kalmadıysa, hayat size bir mucize armağan eder. O mucizeyi görebilmeniz ve korumanız için de sevgiye ihtiyacınız vardır.

Bugün yılın 10. günü. Tolga Abimin doğduğu gün. Ne tesadüftür ki, umudun da doğduğu gün. Kızı, Umut. Ne kadar hoş bir anlamı var böyle bu günün. Aynı gezegende, aynı ülkede ve aynı devirde doğdum bu güzel insanlarla.
Yetmiyormuş gibi, yollarımız kesişmişti. Güzel insanlar tanıyınca hayatı çok ama çok daha fazla seviyorum.

Hayat gerçekten yaşamaya, her bir sabah, uyanmaya ve her bir acı çekilmeye değerdi. Birinin gözlerinin içindeki gülüşe vesile olma ihtimali, birinin sevgisini hissedip mutlu olabilme ihtimali hayata anlam katıyordu. Sevmek ne güzel şey.

Hayatınızdaki mucizeleri görebilmek için, gönül gözünüzü açın.

Simyacı.

“Bir şeyi gerçekten istersen,” demişti yaşlı adam delikanlıya, “onu gerçekleştirmen için bütün evren işbirliği yapar.”

 

Sevgiler.

Yayınlayan

Berfin Dağ

"Evren kadar atomdan oluşan ve evrende bir atom kadar olanım." Berfin Dağ tarafından yazılmış tüm yazıları görüntüle

2 thoughts on “Mucize”

  1. insan, bir hayale nasıl sahip olur? bir fikriniz var mı? uğruna savaşmaya değecek bir şey bulmak, zaten konu artık “bulmak” ise imkansız geliyor bana. yıllarca bir şeyler içerde ateşlenmediyse, yapay olarak bu nasıl mümkün kılınabilir? bu konuda o kadar umutsuzum ki mucize kelimesi artık komik geliyor. tıpkı bütün o soyut kişisel gelişim cümleleri gibi…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir